PARMAKLIKLARIN ARASINDA1.BÖLÜM KUŞLAR
1. Bölüm “kuşlar”
“Kuşlar söyledi.”
Parmaklıkların arası görülmeyen, gömülen ve kendini gömdüğü kuyuya kendisini kazanların yeri derdi Annem. Haklıydı çünkü ben kendi kuyumu kendimle yüzleştiğimde kazmıştım. Günlerden yedi haziran Rusya’da ben doğmuşum, sarı saçlı mavi gözlü bir kız vermişler annemin eline o kızın kaderinde kan ve ölüm varmış. Annem Anna koymuş o kızın adını, anlamı Üzgün, Zarif, tatlı ve acı… Yaşım beş; sapsarı saçlarım kazınmış, masmavi gözlerim mor. Yaşım altı; Türkiye’ye taşınmışız annem hastanede bana da bir erkek bebek verdiler kardeşimmiş adı Yusuf… Yaşım on sekiz kendi düzeltemediği psikolojisinden vazgeçip başkalarına deva olmak için psikoloji bölümüne çalışan bir genç kız ve daha hiçbir şeyden haberi olmayan on iki yaşındaki minik Yusuf’a ödevlerin de yardım eden Anna… Hayat herkese aynı şartları vermiyor ben bunu zar zor gittiğim özel okuldan öğrendim. Onların ailesi onlara mezuniyet için elbise seçiyor benim ailem beni bu okula gönderdikleri için pişmanlık duyuyor. Kimya dersinin ortasında içeri giren müdürümüz Merve Hoca “Oturun” dedikten sonra esas gelme nedenini açıkladı. “Çocuklar bu sene bu okuldan ilk mezun edeceğimiz kişiler sizlersiniz, bu nedenle Mezuniyet balonuzu en lüks otelde yapacağız!” herkes Merve hocayı alkışlarken ben bu okulun yeni açıldığını ve ilk mezunları olduğumuzu unutmuştum. Tabi ki mezuniyete gidecektim ama eğlenmek için değil aile denen topluluktan uzaklaşmak için. “Bu balonun özeli olarak ta hepiniz partnerle geleceksiniz bizde en uyumlu çiftlere ufak bir hediye vereceğiz, katılmak isteyenler odama partnerleriyle gelebilir.” Merve hoca gitmeden soru sormak için elimi kaldırdım. “Hocam partnersiz gelebiliyor muyuz?” Merve hoca gelmeyeceğimi düşündüğü için bozguna uğramıştı. “Tek de gelebilirsiniz tabi ki” dedi Merve hoca bana cevap olarak gülümseyip teşekkür ettiğimi belirttim. Teneffüs zili çaldığında ise herkes yakın erkek arkadaşlarını –çoğu sevgililerini- balo için davet ediyordu. Tek gideceğim için de problem yoktu diye düşünürken kıvırcık saçlı, yeşil gözlü yan sınıflardan diye düşündüğüm çocuk geldi. “Selam” gerçekten bu sözü çok düşündün mü marul kafa?
“Selam” diye yanıt verdim bende.
“Kuşlar söyledi balo için bir eşin yokmuş”
Bu cevabı beklemiyordum.
“Söyle o kuşlara yalnız gitmek istiyormuşum” diye yanıtladım onun dilinde. Ona uyduğum için mutlu olmuş olacak ki dudakları hafifçe kıvrıldı, Etrafına bakıyormuş gibi baktı.
“Sanırım kuşlar bizi birlikte baloya gidelim diye yalnız bırakmış”
Cidden yeni nesil iltifatlar bunlar mıydı? Tamam, açıkça “Benimle baloya gelir misin” demen yeterliydi marul kafa
“Söyle o kuşlara marul kafa olan insanlarla baloya gitmiyormuşum” sabrımı sınadığı için dış görünüşünden vurduğum için üzülmüştüm. Düşünmeden konuşmamam lazımdı. Çocuğun gerçekten yüzünün düştüğünü gördüm. Koyu kumral, kıvırcık saçlarına bakarak hafifçe karıştırdı. “Haklısın kıvırcık saçlı insanlar eminim ki senin gibi dış görünüşle insanları yargılayanlarla baloya gelmiyordur”
Bu çocuk bana az önce zorba mı demişti?
Cevap vermemi beklemeden yanımdan gitmişti. Şimdi ona bir özür borcum vardı insanları üzmeyi sevmiyordum ve sinirle o çocuğu üzmüştüm. Keşke hem hayatımı hem de sinirimi kontrol edebilseydim. Sıramdan kalkıp doğruca koridora gidip o çocuğu aramaya başladım. Boyu uzun olduğu için kendini hemen 12/B sınıfının önünde ele verdi. Kalabalık bir arkadaş grubu vardı çekinerek onların yanına geldim. “kıvırcık yanıma gelebilir misin?” seslendiğimi duyan kıvırcık tereddüt bile etmeden yanıma geldi. “Efendim?” sesi sinirli değildi tam tersi anlamlandıramadığım bir şefkat vardı. Koridorun sonuna gittiğimiz de konuşma sırası bendeydi. “Kusura bakma genelde insanları dış görünüşleriyle dalga geçmem sinirli bir anıma denk geldin, balo konusuna gelirsek davetini düşündüm aslında” göz bebekleri büyümüştü bunun anlamı da neydi? Heyecanlanmış mıydı?
“Ne karar verdin peki Anna?”
“Adımı nereden biliyorsun?” sorusuna soru ile karşılık vermem onu şaşırtmıştı. “Giriş kartında görmüştüm” okulumuzda turnike sistemi vardı ve kartlarımızı turnikeye bastıktan sonra turnikenin yanında ki ekranda adımız soyadımız ve fotoğrafımız çıkıyordu, bu hiç aklıma gelmemişti. “Bu kadar dikkatli olduğunu bilmiyordum” dudaklarını hafifçe kıvırdı. Bunu sürekli yapıyordu “Dikkatli biriyim evet, mesela geçen okuldan ağlayarak çıktığını, sürekli geç kaldığını, çoğu gün o güzel sarı saçlarını iki yandan ördüğünü bilecek kadar hem de”
Bu çocuk resmen takıntılıydı! Ben bile bu kadar kendime dikkat etmemiştim. “Baloda görüşürüz” dedim sadece bu şekilde hem teklifini kabul ettiğimi anlamış, hem de lafı uzatmamıştım. Tek istediğim şey balonun güzel geçmesiydi. Tam koridordan dönerken kıvırcığın sözünü duydum. “Mavi bir elbise giy” demişti sadece ama ben duymazlıktan gelmiştim
Evde yine kıyamet kopuyordu daha doğrusu sevgili kardeşim Yusuf bilgisayarına paralı bir oyun aldırmak için ağlıyordu, onu çok seviyordum ancak acilen bu huyundan kurtulmalıydı. Annem ise onu dinliyormuş gibi yapıp haberleri dinliyordu. “Evet, sayın seyirciler ülkede aranan bebek yüzlü katil yine sokakları talan ediyor! Söylentiye göre bebek yüzlü katil bu gün beş kişiyi canice katletti. Üzülerek söylüyorum ki bu cani hâlâ sokaklarda geziyor” annem bir haberlere birde bana baktı. “Görüyor musun Anna keşke sana denk gelse dünya bir pislikten kurtulmuş olur” sözlerine sadece dolu gözlerimle bakmakla yetindim
“Bu kadar mı nefret ediyorsun benden anne” yüzü ifadesizdi
“çok daha fazla nefret ediyorum senden, eğer öğrenmek istiyorsan” annemin bıçak gibi saplanan sözlerinin ardından gözümden akan yaşlar ile arkama bakmadan odama gittim
Hayır, bu cevabı zaten biliyordum o zaman neden ağlıyordum?
Hayır, anlamıyorum annemin sevgisini kazanmak için neler yapmalıydım?
Cebime attığım cüzdanım ile kıvırcığın dediği gibi mavi bir elbise almaya gidecektim. Haber bile vermeden evden çıkıp en yakın alışveriş merkezine doğru yol aldım. Evimiz merkezde olduğu için şanslıydım çoğu alışveriş merkezi bize yürüme mesafesiydi. Alışveriş merkezine girdiğimde doğruca giysi mağazasına girdim. Burası pahalı bir yerdi ve elbiseleri çok kaliteliydi. Elbiselere göz gezdirirken uzun, bebek mavisi, göğüs dekoltesi olan uzun yırtmaçlı bir elbise gözüme çarpmıştı. Bu elbise işimi görürdü ve gerçekten harikaydı, tabi tek sorun biriktirdiğim paramın yarısı bu elbiseye gidecekti. Verdiğim paranın pahalılığına bakmadan elbiseyi aldım ve alışveriş merkezinde dolanmaya başladım. Keşke dolanmasaydım çünkü okuldaki kıvırcığı gördüm. Çocuğun adını bilmediğim için ona kıvırcık demek hoşuma gidiyordu. “Bakıyorum da selam vermiyoruz?” bu ses kıvırcıktan başka kimsenin sesi değildi. Ona döndüm ve konuşmaya başladım. “İki soru soracağım, birincisi; adın ne ikincisi; nasıl her yerde karşıma çıkıyorsun?” sorularımı dikkatlice dinleyip cevap vermeye başladı “Birincisi adımı Baloda öğreneceksin ikincisi her tesadüfün bir anlamı vardır” bu çocuğun şifreli konuşmasından nefret ediyordum. “Görüşürüz kıvırcık” dedim ve yanından ayrıldım, yine arkamdan sesli konuşmaya başladı “Görüşeceğiz kelebeğim”
Kelebeğim de ne demekti şimdi? Bunun anlamını umarım bir gün öğrenebilirdim.
Bayıldım harika olmuş edoşşş
YanıtlaSil